Laboratuvar ortamında her şey her zaman yolunda
gitmeyebilir. Kimi bilim adamının şansına Hulk olmak düşer, kiminin
şansına ise yepyeni bir icat yapmak.
Mor - 1856: Mor rengin kraliyet rengi olarak bilinmesi, Akdeniz
kıyılarında yaşayan Mollusk adlı bir yumuşakçadan elde edilen boya
dışında dünyada mevcut olmamasından kaynaklanıyordu. İngiliz kraliyet
ailesi, kendine nadir bulunan ve sıradan halkın kullanamayacağı bir
rengi seçmişti. 18 yaşındaki kimyager William Henry Perkin, sıtmaya
deva ararken hiçbir işe yaramayan ama rengi harika bir karışım icat
etti. Perkin, dünyanın ilk sentetik boyasını icat etmişti. Perkin henüz
bilmiyordu ama yıllar sonra Alman Paul Ehrlich, Perkin’in sentetik
boyasını kemoterapi için kullanmaya başlayacaktı.
Teflon - 1938: Kloroflorokarbon, ozon tabakasının yanağına öpücük
kondurduğu için artık kullanılmıyor ancak 1930’larda, soğutma
teknolojisinin göz bebeğiydi. Kimyager Roy Plunkett, yeni bir CFC gazı
formüle etmeye çalışıyordu. Roy, akşam çıkarken çalıştığı
tetrafloroetilen gazını, bozulmasın diye basınçlı bir metal kaba
aktardı. Sabah kapta sadece kaygan beyaz katı parçalar vardı.
Vulkanize kauçuk - 1839: Charles Goodyear, yıllarca sıcakta ve
soğukta bozulmayan lastiği üretmeye çalıştı. Bir gün lastik ve süflür
karışımı kazayla sobanın üzerine döküldü ve ısı karışımı kömürleştirdi.
Ancak bu sırada moleküllerin bağlarını da güçlendirmişti ve karışım
hala kullanılabilir haldeydi. Otomobil lastiği ve ayakkabı tabanı
olarak!
Plastik - 1907: 1900’lü yılların başında, elektrik izolasyonunda
gomalak kullanılıyordu. Gomalak, böcek yumurtalarından elde edilen
iğrenç bir reçineydi (seramik dersinde ellerimizle gomalak tuttuğumuza
şimdi inanamıyoruz). Asya’dan gelen gomalak pahalıydı ve Leo Hendrik
Baekeland ucuz bir sentetik versiyonunu üretmekte kararlıydı. Elektrik
izolasyon malzemesi üretmeyi beceremedi ama çalışmaları sırasında
bakaliti, yani plastiğin büyük babasını keşfetti. Eğer “bundan plak
yapılır” diye düşünmeseydi, belki plastik nedir bilmiyor olacaktık.
Penisilin - 1923: Tesadüfi icatlar listesinde penisilin olmaz mı
hiç? Yıllardan 1928 ve Alexander Fleming, tatile gitmeden önce
laboratuvarını temizlemeye üşenir. Geri döndüğünde garip görünümlü küf
oluşumlarının farkına varır. İşin ilginci, küflerde bakteri yoğunluğu
çok azdır. Penisilin, hala en yaygın kullanılan antibiyotiktir.
Radyoaktivite - 1896: Henri Becquerel, doğal floresan
minerallerinin, güneş ışığından uzak tutulduğunda hala floresan
özelliklerini koruyup korumadığını inceliyordu. Havalar çok kötü
gidiyordu ve ekipmanlarının üzerini örtüp güneş çıkana kadar bir hafta
bekledi. Bu arada incelediği uranyum tuzlarının, üstü kapalıyken
ışıdığını fark etti. Karşılığını da, Pierre ve Marie Curie ile birlikte
Nobel ödülü alarak ve kurşun kaplı bir tabutta gömülerek aldı.
Kırılmayan cam - 1909: Fransız kimyager Edouard Benedictus, bir gün
laboratuvarındaki raftan bitmiş selüloz nitrat şişesini alırken şişeyi
yere düşürdü. Şişe kırılmış ancak dağılmamıştı. Otomobiller, 1900’lerde
Fransa’da yaygınlaşmaya başlamıştı, kazalardaki en büyük ölüm sebebi de
kırılan ön camlardı. Benedictus, icadını otomobillerde kullanmak istedi
ancak üreticiler onu ciddiye almadı. II. Dünya Savaşında gaz
maskelerinin camlarında, Benedictus’ın triplex formülü kullanılana
kadar.
Japon yapıştırıcı - 1942: Harry Coover, Kodak’ta çalışan bir
kimyagerdi. II. Dünya Savaşı’nın ortasıydı ve Dr. Coover, şeffaf ve
kurşuna dayanıklı bir materyal üzerinde çalışıyordu. Üzerinde çalıştığı
materyal cyanoacrylate yapış yapış bir malzemeydi ve Coover
çalışmalarını çöpe attı. Yıllar sonra, çöpe attığı şişe hala çöp
kutusunun dibine yapışık duruyordu. Coover’ın jetonu düştüğünde
yıllardan 1958'di.