* Yedi feleklerin gelmekte olduğu müjdelenir.
Hakan Feridun şölen hazırlanması için talimat verir.
Kutlama gecesinde, yeni doğan çocuklara, kaderleri için dileklerde
bulunan “felekler”, bu kardeşliği nasıl dile getiriyorlar, şimdi de
buna göz atalım:
2. Felek :
- Bu yavrular ve onların öz soyu çoğalsın, boyları en eşsiz yurdu bulsun, yer yüzünün en güzel yurduna sahip olsun.
3. Felek :
- Her ne vakit el ele verip tutuşsalar, yeryüzü ışık dolsun sulh, bereket ondan doğsun.
4. Felek :
- Bu çocukların, çağlar boyu sürüp gidecek soyları, hiçbir zaman
unutmasınlar, kardeş olduklarını ve her zaman, yüz yılların gerisinde
kalacak olan bu anı hatırlasınlar.
6. Felek :
- Bu çocuklar yaşlanacaklar elbet. Ancak ne zaman soyları, derin derin
üzerlerine çökecek, karanlık bulutlardan sıyrılır ve yeni bir nur
başlarsa, bunlar kaybedecek aksakallarını, yeniden genç olacaklar ve
böylece kaderleri, soylarının yenilmez bahtına bağlanacak.
* *******’ün İran’la dostluğa ne kadar önem verdiği, bu satırlarda dile getirilmektedir.
İran Şahının ziyaretine gösterdiği ilgi, 2 ay gibi kısa bir sürede
opera hazırlama imkânsızlığını bildiği halde bu konuda diretmesinden
belli olmaktadır.
Şimdi final bölümü olan, Hakan Feridun’un çocuklarına isimlerini koyduğu bölümü inceleyelim :
“Sen ey nur topu çocuk,
Senin adın Tur olsun
Kutlu rengin mavi, esin ay
Yoldaşın kurt olsun
Sen ey sevgili çocuk
Senin de adın Iraç olsun
Nurun Yeşilden çıksın, güneş seninle parlasın
Yoldaşın arslan olsun
Ve her ikiniz de, cesaretin, erliğin rengi olan, al ile, paklığın rengi, beyaza birlikte sarılın.”
*Feridun, Iraç adını koyduğu oğluna, “nurun yeşilde çıksın, güneş
seninle parlasın, yoldaşın arslan olsun” derken, İran’ın ortak manevî
değerlerini ortaya koyuyor ve bayraklarındaki sembolleri anlatıyor.
*Her iki oğlunu, cesaretin, erliğin, temizliğin sembolü olan Türk bayrağında birleşmeye çağırıyor.
Çocuklarına isimlerini koyduktan sonra Feridun şenliğin başlaması için talimat verir.
1982 yılında Saygun’un 3 perdelik “Özsoy” operasını 1 perde olarak kısalttığını yazımın başında belirtmiştim.
Adnan Saygun “Taş Bebek” operasında yer alan “Sihir Raksı” isimli müziği bu bölüme yerleştirmiştir.
Türk halk müziğimizin armonize edilmiş yansımalarını bu bölümde dinleyebiliyoruz.
Son bölümde gök gürültüsüyle orkestranın kasvetli akorları dinleyiciyi tedirgin bir ruh haline sürükler.
Hatun iki çocuğuyla birlikte kendisini Ahriman ile karşı karşıya bulur.
Ahriman bir şölen olduğunu işittiğini söyler ve bu şölene çağırılmadığı
için bundan şikayetçidir, çağırılmadığına çok sinirlenmiştir.
Orkestranın panik hissi veren tınısı içinde Hatun, Ahriman’ın
kendisinden ne istediğini sorar. Ahriman, Hatun için değil çocuklar
için geldiğini söyler.
Hatun ise bir anne şefkatiyle yavrularını kucaklar. Ahriman’a
çocuklarını öldürüp öldürmeyeceğini sorar. Ahriman buna gücünün
yetmeyeceğini söyler.
Yalnız bu iki genci, soyları arasında meçhul kalmaya mahkum ediyorum der ve devam eder kahkaha atarak:
“Bu iki bebek el ele verecek ve dünya bundan ışık bulacak ha” der.
Bu dileğin amacına aykırı olduğunu vurgular. Hatun bu kötülükleri
yapmaması için Ahriman’a yalvarır. Ahriman bunu reddeder. Hatun
Tanrı’ya yalvarmaya başlar ve bu yakarışlar sonrasında bir ses duyulur:
(KORO)
“Hatun üzülme sakın.. Annelik safası dert
Bazı cilvesi onun görünürse bile sert
Annenin sesi gök kubbede cevap bulur
Annenin dilediği ne ise öyle olur.”
ve arkasından şu ses duyulur :
Hatun merak etme sakın. Ahrimanın dilediği ancak üç defa yerini
bulabilir. Senin yavruların bir dördüncü defa el ele verirlerse bir gün
Ahriman çatlayacak yer yüzü nur dolacak…
Bu sözlerin ardından perde iner.
*** Dünya müzik tarihinde, büyük bir devlet adamı ve bir sanatçının birlikte yarattığı, belki de tek operadır “Özsoy”.
Sonuç olarak bu mitolojiye göre yeryüzünde insanlar türedikten bir
müddet sonra dünyada karanlıkla ışığın çarpışması başlamıştır.
Karanlıkla aydınlığın bu ezeli döğüşü, bu en eski inanıştan bütün milletlerin dinî inançlarına geçmiş ve kalmıştır.
Nihayet bir gün gelmiş ki karanlık ve kötülükler insanlığı ele geçirmiş ona hükmetmeye başlamıştır.
Bu, Firdevsi’nin ölmez eseri Şehname’de “Dahhak” olarak canlandırılmıştır.
Bu zalimin karanlığı asırlarca sürmüş nihayet bir demirci, Türk
versiyonunda “Boz kurt” İran versiyonunda “Gave” ortaya çıkmış bu
karanlığı dağıtmıştır.
Yeniden ışığa kavuşan insanlar başlarına bir Bey seçmişlerdir: “Feridun”.
İşte Münir Hayri, mitolojinin bu güzel noktasını eserine konu olarak
almış ve XIX. yüzyıldaki Alman millî tiyatrosunun yaratıcılarının
kullandığı tekniğe başvurarak Feridun hikâyesini Zendavesta, Şehname ve
Efrasyap destanlarıyla Hint ve Uygur mitolojilerindeki en uygun
parçalarla bağlayarak
Öz Soy’u meydana getirmiştir.
Asıl mitolojiye göre Feridun’un üç oğlu olmuş ve bunlardan
*Tur bütün Asya’ya hakim olarak Turanîlere ata olmuş,
*İraç İran’da kalmış ve İranilere ata olmuş,
*Selm’de Avrupa’ya giderek Avrupa Arilerine baba olmuştur.
Münir Hayri bu mitolojinin Tur ve İraç’ın doğumuna ait olan kısmını almış ve onu genişletmiştir.
Bu noktada da efsaneyi bırakıp doğrudan doğruya tarihe yönelmiş ve
bilim dünyasında kabul gören brakisefal soy benzeyişine dayanarak
konuyu tarihe mal etmiştir.
KAYNAKLAR
1. ALTAR, Memduh Altar, “Opera Tarihi”, Pan Yayıncılık, İstanbul 2001.
2. İLYASOĞLU, Evin, “Zaman İçinde Müzik:Başlangıcından Günümüze Örneklerle Batı Müziğinin Evrimi”, İstanbul 1999.
3. ONAY, Ersin, “****** ve Müzik”,
http://www.bilkent.edu.tr/~dos/bilkentl ... 0-ata.html
4. “Özsoy Destanı”, Аnkara Halkevi Sahnesi, 19 Haziran 1934. (İlk temsilin program kitapçığı).
5. REFİĞ, Gülper, “****** ve Adnan Saygun”, Boyut Yayıncılık, İstanbul 1997.
Bendeniz her satırını okurken duygu yoğunluğu yaşadım ....
Başta Atam olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürlerimi saygılarımı , sevgimi sunuyorum .