Bugünlerde pompalanan ifrazatın
"merkezi sistemlerini" tarihi açıdan daha net görmeniz açısından
aşağıdaki satırlara dikkat etmenizi rica edeceğim.
Pek müstesna okurlarım, İnşaallah aşağıdaki malzeme bir çok şeyi analiz etmenizi kolaylaştıracaktır ...
(...)
"Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:
Arkadaşlar, bugünden itibaren Türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün locaları kapanmıştır dedi.
Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve kahrolsun
Yahudi uşakları sesleri tavanları çınlatıyordu. Şükrü Kaya ile
arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı.
Grup dağıldıktan sonra Dr. Mim Kemal'i öne katarak Meclisteki masonlar toplu olarak Reisicumhur'a gitmişlerdi. Mim Kemal Reisicumhur'a hitaben,
Efendim biz zaten maiyeti devletinizdeyiz, fakat siz Maşrık-ı
Azamız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş,
Reisicumhur, 'Peki bir şey soracağım bana cevap veriniz ". Sonra da
"Siz Avrupa'dan hangi locaya bağlısınız ve bağlı bulunduğunuzun ismi nedir?"
diye sorunca ,
'Biz Cenova'ya tabiiz ve reisimiz de Barca Mişon cenahlarıdır'demişler. Bunun üzerine küplere binen
Mustafa Kemal Paşa, onlara hitaben
'
Haydi defolun buradan, cehennem
olun gidin, Yahudi uşakları, benim milletim bana kahraman sıfatını
verdi, ben sizin gibi bir çıfıt Yahudi'ye uşak mı olacağım?... Bu gece
sabaha kadar Türkiye'deki bütün localarınızı kapatmadığınız taktirde
yarın teşkil edeceğim Divanı Harbi Örfiye hepinizi verir astırırım.
Haydi defolun karşımdan",
diyerek onları kovmuş. Onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla
vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adana'ya bildirdiler ve sabah olmadan
hepsinin kapatma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkmayan
Reisicumhur'a verdiler, ve derin bir nefes aldılar. Reisicumhur Mustafa
Kemal Paşa bu suretle bütün mason localarını kapattı."(1)
"BEN HAYATTAYKEN SEN BU MEMLEKETTE YAZI YAZAMAZSIN"
Merhum
Van Eski Milletvekili İbrahim Arvas'ın,
Tarihi Hakikatlerismiyle yayınlanan eserinde ise bu defa Türkiye'de gazeteciliğin
duayeni olarak tanıtılan dönmelere yaptığı çıkışlar dikkatimi çekti.
****** sonrası Türkiye'de genel geçer adamlar olan bu zevat, genç
nesle bir idol olarak tanıtıla dursun; bakınız ******'ün gözünde
bunların yeri neydi?!
İbrahim Arvas devam ediyor:
"Biraz da
Ahmet Emin Yalman'ı anlatacağım...
Bir
gün Mustafa Kemal Paşa Meclisteki Reisicumhur salonundan çıkmak üzere
iniyordu. Büyük koridorda elliden fazla mebus var idi. Yalman kendisine
tazim ve hürmetlerini arz etmek üzere, merdivenin dip tarafında
duruyordu. Yere doğru kandilli bir temenna ile eğildi. Kalkınca
kendisini tanıyan Reisi cumhur:
"
Vay herif, sen beni tazim
etmeğe mi geldin, def olup git memleketten elimi kana bulaştırma. Ben
hayatta iken sen bu memlekette yazı yazamazsın"
dedi.
ve kapıdan çıkıncaya kadar Yalman'a küfürler savurarak gitti...
Yalman,
ancak ******'ün ölümünden sonra ülkeye dönebildi...
Beş gün sonra Amerika'ya giden ilk vapura atladı ve Amerika'ya gitti.
Ancak beş sene sonra ******'ün ölümünde geldi. Ve sanki hiç bir şey
olmamış gibi yazılarına başladı ve ******'ün yerine oturanlardan
himaye gördü. "
Tabii ******'ün dönme ve masonlarla ilgili muhabbetleri bununla bitmiyor.
Değerli okuyucumuza bir düşünce zinciri kurmak için bu hatıraları
ardı ardına veriyorum. Bu hatıralar bittiğinde okuyucu ****** ve
Masonluk hakkında yeterince fikir ve kanaat sahibi olacaktır.
YAHUDİ ŞİRKETİ ARKASINDAKİ KULAK KİMİN?
Yunus Nadi Bey'in ortak olduğu bir şirketin,
Müdafai Milliye'ye çürük eğer takımlar ile diğer koşum takımları verdiği ve bunların işe yaramadığı mecliste mevzubahis oldu.
Ve
Yunus Nadi Bey'in mahkumiyeti ve tazminatla mükellef tutulması için kuvvetli bir cereyan belirdi.
******, Yunus Nadi'ye çıkıştı:
"
Hangi Yahudi şirketini incelersek inceleyelim, kulakların şirketin arkasında gözüküyor"
Yunus Nadi Bey bir çok eşikleri öpmekle ve bin bela ile ancak
yakasını kurtarabildi. Bunun üzerine Reisicumhur kendisini çağırdı,
"
Yunus Nadi Bey sen benim
şerefimle oynuyorsun, hangi Yahudi şirketini tetkik edersek, kulakların
şirketin arkasında gözüküyor. Sen Cumhuriyeti (Gazetesini) çıkaracak
bir şahsiyet değilsin. Yarından itibaren gazeteyi çıkarmayacaksın. Aksi
takdirde seni, "TOPRAK ALTI" ederim"
dedi.
Ertesi gün
Cumhuriyet Gazetesi kapandı.
Beş altı ay kapalı kalan Cumhuriyet gazetesini açmak için, Yunus Nadi Bey binbir eşik öptü.
Ve iki sene sonra hastalanıp Avrupa'ya gittiği zaman milyonlarca lirası
bankalarda idi. Alman Harbi olduğu için kendisine döviz gönderilemedi.
Ve Avrupa'da sefalet içinde öldü.
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN..."
Hüseyin Cahit Yalçın Ankara İstiklal Mahkemesi'ne Cavid Bey'le beraber getirildi.
Gizli cemiyet kurmakla itham edildi. Maliye Vekili Cavid Bey idama
mahkum oldu, asıldı ve bir dönme memleketten azaldı. Amma mason olan
Hüseyin Cahit Yalçın idamdan kurtularak Çorum'a sürgün edildi."
Değerli okuyucumuz;
Peygamber torunu ve hatıralarına başlamadan evvel doğruluğu
hususunda yemin veren İbrahim Arvas Bey'in aktardıklarından da
anlaşılacağı gibi.
******
sürekli Yahudi şirketlerini denetliyor ve o şirketlerde temas halindeki
bir takım "uzun kulakları" çekip, "toprak altı etmekle tehdit" edip,
kapı dışarı ediyordu.Maalesef bugün Onun yolundan gittiğini
söyleyen iki yüzlüler, O'nun ülkeden kovduğu adamları ideal adamlar
gibi gösterip, masonik çalışmalarını her fırsatta yüceltebiliyorlar.
Millet, Atasına sahip çıkar, tarihi hakikatleri layıkıyla öğrenirse bu
maskelerin düşürülüp, memleketin asıl ve asil evlatlarının geleceğinin
"BÜYÜK TÜRKİYE"sine yalansız ve riyasız liderlerle çabucak yürüyeceğine
inanıyoruz.
Bu derdimize kifayet eden hatıralardan sonra konuya mason
localarının kapatılma meselesinden sürdürürsek; evveliyatlı olarak
Mason localarının kapatılması için bir kanun veya resmi tebliğ
çıkarılmamış olduğunu görüyoruz.
Nitekim, bu locaların hükümet tarafından "
kendi kendilerini kapatmaları"
istenmiş, bundan dolayı kapatma olayına "yarı resmi" denmiştir. Bu
arada, hükümeti bu yola sevk eden başlıca iki sebepten bahsedilebilir:
1 - Kapatılma sebebiyle çeşitli
çevrelerden gelebilecek "tepkiler" i çekmemek için bu yola başvurulmuş,
savunmada bulunmak için "Biz kapatmadık kendileri kapattı"
diyebilecekleri "uygun savunma ortamı" nın doğması istenilmiştir.
2 - "Konjonktüre uygunluk" sağlanmak istenilmiştir. "İtalya'da ve
Almanya'da olduğu gibi devlet başkanlarının kesin emri ile değil de
bizzat masonların kendileri tarafından yapılması isteniyordu."(2)
10 Ekim 1935 tarihli gazetelerde mason localarının kapatılışına dair,
devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı'nın şu haberi yer alıyordu:
" Ankara (A.A) Mesul (sorumlu) ve mâruf (bilinen) imzalar altında Ajansımıza verilmiştir:
Türk Mason Cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülünü
(ilerlemesini) günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara
alarak ve Türkiye Cumhuriyeti'nde hâkim olan demokratik ve cidden laik
prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine
bu hususta hiçbir kanun olmaksızın nihayet vermeyi ve bütün mallarını,
memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine
teberruyu (kendi isteğiyle yardım etme) muvafık (uygun) görmüştür."(3)
(1) İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler, Yargıçoğlu Mat., Ankara, 1964, s. 68 69
(2) Gün Çeliker, s. 41
(3) Apak, s. 219
HAKAN YILMAZ ÇEBİ