İki Mustafa'nın Öyküsü Uyeol
Hoş Geldiniz!
Size Daha İyi Bir Hizmet Everebilmemiz İçin Sitemize Üye Olmanız Gerekmektedir..!

*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?
1.Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz..
2.İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz..
3.Sitemizde Online Olarak Chat Yapabilirsiniz..
4.Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz..
İki Mustafa'nın Öyküsü Uyeol
Hoş Geldiniz!
Size Daha İyi Bir Hizmet Everebilmemiz İçin Sitemize Üye Olmanız Gerekmektedir..!

*Sitemize Üye Olunca Elinize Ne Geçer?
1.Üye Olarak Linkleri Görebilirsiniz..
2.İstediğiniz Kadar Paylaşım Yapabilirsiniz..
3.Sitemizde Online Olarak Chat Yapabilirsiniz..
4.Güzel Bir Forum Hayatı Yaşayabilirsiniz..
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

 

 İki Mustafa'nın Öyküsü

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
M~B~Ç
Admin
Admin
M~B~Ç


Erkek
Aslan Ejderha
Kayıt tarihi : 16/05/08
Mesaj Sayısı : 6804
Nerden : nereye
İş/Hobiler : webmaster
Ruh Hali : İki Mustafa'nın Öyküsü Yasasi10
Tuttuğu Takım : İki Mustafa'nın Öyküsü Gs190510
Uyarı : İki Mustafa'nın Öyküsü 110

İki Mustafa'nın Öyküsü Empty
MesajKonu: İki Mustafa'nın Öyküsü   İki Mustafa'nın Öyküsü I_icon_minitimeSalı Haz. 30 2009, 20:11

İki Mustafa'nın öyküsü






Mustafa
Kemal ******, '23 Nisan'ı armağan ettiği çocuklardan biri, Çoban
Mustafa ile sımsıcak arkadaşlığını anlatıyor bu hatıra. Henüz sahte
kucaklaşmalardan nasibini almamış saf bir öykü.

BU bir adaş öyküsü aslında. Fakat Mustafa Kemal ****** ile adaşı Çoban
Mustafa arasındaki bir anı değil sadece. 23 Nisanları her yıl
Mustafaların, Fatmaların neden daha bir coşkuyla kutlaması gerektiğinin
de öyküsü. Bu yalnızca bir adaş öyküsü değil aslında. Bu anı,
geçmişlerini unutmayanların, ****** sevgisini milli benliklerinde
hissedenlerin okuyunca tir tir titreyeceği, duygularını saklayamayacağı
küçük bir anekdot. Bugünkü siyasilerin sahte kucaklaşmalarına
benzemeyecek kadar saf ve çocuksu. Bu anı, sadece çocuklara değil, her
Türk'e özel!

"1929 yılının yaz başlangıcıydı. Her günkü gibi sürülerimi almış,
otlamaya çıkmıştım. Dağılan sürülerimi toplayarak Balaban Deresi'ne
(Yalova) indim. Sığırlarımı otlatarak çiftliğe dönüyordum. Uzaktan
yirmi kadar atlı göründü. Aldırmadım. Yoluma devam ettim. Ama en öndeki
atlının bana doğru geldiğini gördüm. Atından inerek çiftliğin yolunu
sordu. Elimle işaret ederek: "Siz yanlış yoldan gelmişsiniz, çiftliğin
yolu şurasıdır" dedim. Atlı tekrar bana dönerek adımı sordu. "Mustafa"
diye cevap verdim. O anda yüzünde bir gülümseme belirdi. "Benim de adım
Mustafa. Demek adaşız" Sonra birden ciddileşti, aramızda şu konuşma
geçti:

-Sen Gazi'yi tanır mısın?
-Tanırım
-Onu sever misin?
-Severim
-Niçin Seversin?
-Paşa olduğu için severim!

Tekrar gülümsedi.

"Aferin oğlum böyle olmalı!"

"Sen ne iş yaparsın" diye sordu. Çocuk aklımla mantıklı cevaplar
bulmaya çalışıyordum. "İşte bu gördüğün sığırları güderim."

"Ne kadar para alıyorsun" diye sordu, "Ayda üç lira" dedim.
"Peki, söyle bakalım ayda üç lira senede ne kadar eder" sorusu gelince
"Otuz altı lira eder" cevabını verdim.

Sorular bitmiyordu. Bu kez, "Sana bu kadar para versem ne yaparsın"
diye sordu. "Bu parayı almam ki!" dedim. "Neden almazsın" sorusu
üzerine biraz duraklayarak sözlerime devam ettim:

"Otuz altı lira çok para, ailem nereden aldın diye sorar." Tanımadığım
o güleç yüzlü atlı, tekrar bana gülümseyerek "Aferin oğlum, böyle
olmalı. Fakat bu parayı yol gösterdiğin için veriyorum sana. Kimse bir
şey söyleyemez" dedi.

"Otuz altı lirayı bir şartla kabul edebilirim. Yolda yemek için
getirdiğim bir torba ceviz vardı. Bu cevizleri alırsan ben de dediğin
paraları alırım" dedim. Ben, ona cevizleri o da bana parayı verdi.
Böylece ödeşmiş olduk. Atına bindi. Bana döndü ve tekrar adımı sordu.
"Benim de adım Mustafa. Yalnız benimkinin yanında Kemal'i var. Mustafa
ile Kemal biraraya gelince ne olur?"

"Sen koskoca Gazi Mustafa Kemal Paşa'sın!"

Kafamda şimşek gibi bir şey çaktı. Bu, Mustafa Kemal Paşa'ydı. Evet,
bütün dünyayı dize getiren koskoca Komutan Gazi Mustafa Kemal Paşa.
"Beni başka bir yerde görsen tanır mısın" dedi. Başımı salladım.
"Tanımaz mıyım? Sen koskoca Gazi Mustafa Kemal Paşa'sın!" Atlılar,
atlarını dört nala sürerek yanımdan ayrıldı. Ben de sığırlarımı alarak
çiftliğe döndüm.

Ertesi gün birkaç kişi evimize gelerek izin verirlerse beni Ata'ya
götürmek istediklerini söylemişler. Sığırtmaç kıyafetiyle Kaplıcalara
götürdüler. Arabadan inerek büyükçe bir kapıdan, salona yöneldik.
Salondan içeri girince ayakta duran bir şahıs, bana "Hoşgeldin, beni
tanıdın mı" dedi. Ben de kendisini tanımadığımı, o güne değin hiç
görmediğimi söyledim. O ise bir gün önce bana çiftliğin yolunu
sorduğunu, kendisine para karşılığı ceviz verdiğimi söylüyordu. Israrla
söylediği şahsın kendisi olmadığını belirttim. O sırada salonun perdesi
kıpırdadı ve ardından Mustafa Kemal göründü. Başımı okşayarak "Aferin
oğlum, sandığımdan da dikkatliymişsin. Benzetmeyi çok kolay fark ettin"
Hemen eline sarılarak öptüm.

"Okuma yazma öğrenip meslek sahibi olacaksın!"

"Mustafa, seni çiftliğime kahya yapmak istiyorum. İster misin" dedi.
Cevap vermedim. Tekrar bana döndü ve "Kahyalık işi için sana ayda dört
lira versem yeter mi" deyince "Siz bilirsiniz" dedim. "Hayır Mustafa,
seni kahya yapmayacağım. Seni okula göndermek istiyorum. Orada okuma
yazma öğrenip bir meslek sahibi olacaksın" diye konuştu.

O kadar sevinmiştim ki, nasıl hareket edeceğimi bilemiyordum. Ata,
sığırtmaç kıyafetimle birlikte fotoğraf çektirdikten sonra bana yeni
kıyafetler giydirtti. Birkaç gün Atamın yanında kaldım. O sıralarda
bakımsızlıktan cılız, çelimsiz ve hasta bir çocuktum. Şişli'deki Çocuk
Hastanesi'ne yatırıldım. Tedavim yapıldı ve özel hocalar sayesinde çok
kısa sürede okuma yazma öğrendim. Dört ayda çok değişmiştim. Gürbüz bir
çocuk olmuştum. Hastaneden çıktıktan sonra Beşiktaş'taki 19'uncu
ilkokula başladım. Atamla sık sık görüşüyorduk. Beni en kısa sürede çok
sevdiği ordusunun bir subayı olarak görmek istediğini söylüyordu.
Bulunduğum toplantılarda beni "Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecekteki
genç subayı, benim Mustafam" diye övüyordu. Kuleli Askeri Lisesi'ne
girdim. Mezuniyetime iki sene kala o koskoca insanı kaybettim. Dünyam
yıkıldı, hayatta yapayalnızdım. Kendimi toparlayarak onun isteğini
yerine getirdim. Kuleli'den 1941/B'li olarak daha sonra da Kara Harp
Okulu'ndan mezun oldum. Ordudan ayrılıncaya dek bana gösterdiği yoldan
ayrılmayarak Atama yaraşır bir evlat olmaya çalıştım. Öyle ya Ata'sına
ancak böyle çocuklar yakışır. Ne mutlu Ata'nın çocuğuyum diyebilenlere."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://belgelerim.soglam.net
 
İki Mustafa'nın Öyküsü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Türk ve Dünya Tarihi :: Mustafa Kemal ATATÜRK :: Hayatından Bilgiler-
Buraya geçin: